TRABZON KÖPRÜBAŞI, KÖŞK YAYLASI (01-07 TEMMUZ 2017)

Trabzon'un Sürmene ilçesine ulaştık. Yaklaşık 8-10 gündür dört şeritli D010 karayolundan ilerlediğimiz için pek fazla tırmanış yapmıyorduk. Dört şeritli yollardan ilerliyor, doğa namına pek birşey göremiyorduk. Sürmene ilçesinin sahil kesiminden Rüzgar arkadaşımın büyüklerinin yaşadığı Köprübaşı köyüne çıkarken, D010 karayolunda hasret kaldığımız yeşil doğanın ve yüksek irtifanın mutluluğu üzerimizdeydi.


Tırmandıkça daha fazla yeşilleniyor Dünya

Köprübaşı köyü deniz seviyesinden 670 mt yüksekte. Yani bu demek oluyor ki köye çıkan 18 kilometrede 670 mt rakıma çıkacaktık. Köye ulaştığımızda Rüzgar'ın büyükleri bizi son derece hoşgörülü ve meraklı gözlerle karşıladılar. Eve girdikten sonra klasik seramoni başladı "O kadar yolu bisikletle mi geldiniz?", "Lastik patlamıyor mu?", "Zor olmuyor mu?" Sorulan her soruyu sıkılmadan anlayışla cevapladık çünkü insanlar bisikletle uzun seyehatleri belki de hayatlarında ilk kez görüyorlardı.


Otoyoldan Doğaya kaçış

Köy evinde iki gece geçirdikten sonra 3.günün sabahı 2200 mt rakımda bulunan Köşk yaylasına çıkmayı hedefliyorduk.
Ne de olsa yayladan dönüşte tekrar köydeki eve uğrayacağımız için heybelerimizi bırakarak bisikletlerimizi hafiflettik. Köşk yaylasına doğru tırmanışa başladık.


Toprak yol ve %20 lere varan tırmanışlar

Bisikletlerimiz yüksüz haliyle çok seriydi. Bugüne kadar yaklaşık 35 kg bisikletler, heybeleri çıkarınca çıplak ağırlıklarıyla çok hafif geldi. Yollar toprak ve taşlıktı. Hava oldukça sıcaktı. 670 mt rakımdan 2200 mt ye olan yolculuğumuz esnasında uçsuz bucaksız dağları geçiyor, rakım yükseldikçe hayratlardaki sular daha fazla soğuyordu. Yükseldikçe ormanlık alanlar azalıyor, çarşaf gibi dümdüz yeşil yaylalıklar çoğalıyordu. "S" virajlarla dolu olan yolda 1800 mt rakımdan itibaren oksijendeki farklılığı vücudumuzda hissetmeye başladık.


"S"

2000 rakımlara geldiğimizde ise çok uzaklardaki bir dağda zigzag "S" virajları görünüyordu. Orası Soğanlı Geçidiydi. Soğanlı Geçidi Dünyanın en tehlikeli yolları arasında ve bizim rotamızda yer alan bir yol. Trabzon'da yaylaya çıkarken tesadüfen o geçidi görmemiz bizi heyecanlandırdı.
Tırmanmaya devam ediyorduk.


Aynı gün içinde dört mevsim Karadeniz

Zamanında Atalarımız bu dağlarda Rus'larla harp etmiş. Biz şu an buraları gezebiliyor olmamızı; 2000 rakımdan sonra, yolun kenarlarında ve toplu alanlarda gördüğümüz şehitliklerimize borçluyuz. Evet, Harmantepe Şehitliği. 2000 rakımda, dağın eteğine konumlandırılmış. Kervan yolu üzerinden devam ederek Köşk yaylasına ulaştık. Yolda sağlı sollu her an bir şehitliğe denk geliyorduk. Her bir şehitlikte bir Türk bayrağı varken bir tanesinde iki Türk bayrağı asılıydı. Köylülerden öğrendiğimiz bilgiye göre o mezarda iki şehit yatmaktaydı. Bu sebeple o mezarda iki Türk bayrağı asılıydı...


Harman Tepe Şehitliği...

Dümdüz yeşillikler, biraz yüksek bir noktaya çıktığınızda sıra sıra dizilmiş dağlar. Temmuz ayında ve sıcak bir havada olmamıza rağmen bazı dağların eteklerinde hala kar görünüyor.
Bugüne kadar hayatımda birkez 11-12 yaşlarımda yaylaya çıkmıştım onu da hayal olarak hatırlıyorum. Ve bugün, 2200 metre yüksekte, Doğu Karadenizin yaylalarından birinde olmak beni çok mutlu ediyordu. Aynı zamanda meraklı gözlerle etrafı inceliyordum. Yayladaki evleri, oradaki insanları, görüş alanımızdaki sıra sıra dizilmiş dağları, arazi yapısını. Kısacası ilgimi çeken herşeyi ve yayla hayatını merakla izliyordum.


Köşk Yaylası, 2200 metre

Uzun zamandır duymadığım bir ses duyuyordu kulaklarım.
Bu sessizliğin sesiydi. Çok uzun zamandır bu kadar sessiz bir ortamda bulunmamıştım ve zihnim bunu algıladı. Yayladaki eve girerken Osman arkadaşımız bizi kemençesi ile karşıladı. Bu muazzam bir andı.
Köydeki evden çıkıp yaylaya pedallamıştık, üzerimizde 2200 rakıma tırmanmış olmanın mutluluğu ve tatlı bir yorgunluğu vardı.
Akşam yemeğimizi yedikten sonra bir güzel dinlenmeye çekildik. Geceyi yayladaki evde geçirdik.


Orada biri var mı?!

Ertesi sabah uyandığımızda bir de ne göreyim? Bisikletimin bagaj vidası kırılılmış ve kırılan parça vida yuvasının içinde kalmış. Bu manzarayı görür görmez ne yapabilirim diye düşünmeye başladım. Yayladaydık, pek fazla el aletimiz de yoktu. İnternette araştırırken Gürkan Genç'in kırılan vidayı kazıma yöntemiyle çıkardığı bir videoya denk geldim. Yöntem mantıklı geldi ve uygulamaya koyuldum. Toplam 5-6 saatimi alan bu yöntem uzun sürse de çözüme ulaşmamı sağladı. Elimdeki çakı ile içeride kalan vida parçasının yüzeyini kazıyarak düz tornavidanın onu çevireceği kadar bir oyuk oluşturdum. Neredeyse bir günlük uğraşın ardından içeride kalan parçanın dışarı çıktığını görmek inanılmaz bir hazdı =)


Kırılan vidanın içeride kalan kısmı

Yaylada üçüncü sabahımızdı. Güneşli sıcak havalar yerini kapalı ve yağışlı havalara bıraktı. Bir de Karadenizin sis bulutları meşhurdur. 2200 Rakımda, bulutların üstünde biryerlerde bisiklet sürmek.
Farklı bir boyut. Sis bulutunun içinden geçmek, soguk hava tünelleri gibi. Dünya bir an bembeyaz oluyor ve siz pedalladıkça yavaş yavaş beyaz perdenin ardından görüntü gelmeye başlıyor. O sis bulutunun içinden çıkarken değişken ısıyı içine çektiğin oksijende dahi hissediyorsun.




O günün akşamı köye inerken yaylaya çıkan yolda çamura saplanmış beton mikserleri gördüm. Doğa adeta bir mesaj veriyordu...

Köyde bir gece daha geçirdikten sonra yolculuğumuza kaldığımız yerden devam ettik, bir sonraki durağımız Soğanlı Geçidi Derebaşı virajları.

Görüşmek üzere.

Yorumlar