Samsun, Giresun, Ordu (25-30 Temmuz 2017)
Artık sahil hattında doğa ile iç içe olan yollar bitti. Sinop sınırlarından sonra 2-3 şeritli otoyollar başladı. Denize yakın ama deniz kıyısına uzaktık...
Samsun sınırlarına silah sesleri ile girdik. Sonra anladık ki Samsun'da insanlar silahı bir eğlence aracı olarak kullanıyor. Çok enteresan bir durum...
Kamp yapacağımız zaman eğer bilmediğimiz bir lokasyondaysak online haritalara bakarak karar veriyoruz. O gün de öyle yaptık. Samsun'da Kızılırmak Nehrinin denize döküldüğü noktada bir plaj ve deniz feneri görünüyordu. Kamp için oranın uygun olacağını düşündük. Ayrıca deniz fenerlerini severiz.
Kamp yapmak istediğimiz noktaya ulaştığımızda hava kararmıştı. Deniz fenerinin hemen yanındaki plaja çadırımızı kurarken uzaktan bize doğru yaklaşan bir ışık gördük. Etraf oldukça ıssızken bu gelenlerde kim acaba diye düşünüyordum. Gelenler, köyün girişinden geçerken bizi görüp yiyecek getirmek için onca yolu yürümüş bir anne ve kızı idi. Kız arkadaşımız yanlış hatırlamıyorsam Trakya Üniversitesi Bisiklet Topluluğu üyesiydi ve tur planları yapıyordu. İsmini hatırlayamıyorum, eğer buralardaysa bana ismini hatırlatmasını rica edeceğim :) Bisikletçi arkadaşımız ve annesi ile kısa bir sohbet gerçekleştirdikten sonra yanımızdan ayrıldılar. Böyle insanlarla karşılaşmak bize enerji veriyor.
Güzel bir gece geçirdik. Ufak bir ateş yakarak yemeğimizi pişirdik. Ertesi sabah kahvaltı yaptıktan sonra plajın hemen yanındaki köyde duraklama yapmış eşyalarımızı organize ediyorduk. Bu esnada birisi yanımıza yanaştı. Alışıldık soruları sormaya başladı. Ben herbirini tek tek cevaplıyordum. Ardından kendisinin oradaki deniz fenerinin sorumlusu olduğunu söyleyince soru sorma sırasını ben devraldım. Çünkü deniz feneri görevlileri hep gizemli gelmiştir. Ayrıca o mesleği nasıl edindiklerini de hep merak etmişimdir. Fırsattan istifade bu konularla ilgili birkaç soru sordum.
Deniz feneri görevlileri kuşaktan kuşağa atanırlarmış. Bir nevi padişahlık sistemi gibi. Bu hoş muhabbetin ardından yolumuza devam ederken yine bir çeşmenin önünde durduk. Yaşlı bir teyze bize yanaşarak nereden geldiğimizi sordu. "İstanbul'dan" cevabımız üzerine "bu bisikletle mi?" diye şaşkınlık ifadesi gösterdi. Ardından; "Neyse oğlum, bu sene bunlarla gezin, seneye para biriktirip motor alırsınız" deyince tebessüm ederek "evet teyze" dedim :) Bazen muhabbetlerin uzamaması adına insanları anlamsızca onaylıyor, durumları olduğundan farklı yansıtıyoruz :) O an da onlardan biriydi.
Samsun merkezine vardığımızda hava kararmıştı. Sahil havası bize çok ferah geldi. İnsan kalabalığının olduğu güzel bir sahil hattında biraz mola verdik. O esnada hemen ocağımızı çıkarıp bir kahve keyfi yaptık. Aynı zamanda yakın zamanda aldığımız armonika ile birşeyler çalmaya çalışıyordum. Sanırım bu konuda gelişmeye ihtiyacım var :) Akdeniz sahillerine kadar armonikada kendimi geliştirip sokak müziği yaparak hem eğlenmeyi hem de para kazanmayı hayal ediyorduk ama armonikamız kırılarak bizi yarı yolda bıraktı 😊
Samsun'da Onur Çelik dostumuz bizimle birlikte tam 60 km pedal çevirerek rüzgarımızı kesti. 26 jant bir dağ bisikleti olmasına rağmen oldukça iyi giden Onur'la vedalaşıp Ordu sınırlarına girdik.
Ordu sınırlarındayız. Orada Diyarbakır'da birlikte silah tuttuğumuz dostum Samet Odabaşı bizi bekliyor. Samet Ünye'den çok bahsederdi. Ben de hiç Doğu Karadenize gitmemiş biri olarak çok merak ederdim. Bu bisiklet yolculuğum birçok konuda merakımı giderip bilgi sahibi olmamı sağlarken, uzak mesafelerdeki dostlarımla da beni buluşturuyordu. Ünye'ye girerken karşı yönden giden bir turcu gördük. Selam vererek devam ettik. Karadeniz hattı boyunca yerli yabancı oldukça fazla bisikletli gezgini var.
Samet'in aynı zamanda Ordu'da ki yerel gazeteler ile bağlantıları vardır. Bisikletle Türkiye turumuz üzerine bir röportaj gerçekleştirdik. Yerel televizyon ve internet haber portallarında yayımlandı. Bu da bizim için bir tecrübe olmuş oldu :)
Yolculuğumuzun devamında Perşembe ilçesine bağlı Yason Burnuna gittik. Aslında geçerken uğrayıp, yarım saat vakit geçirip yola devam etmeyi düşünüyorduk. Ancak Cide sahillerinde, Hamsilos Koyunda hissettiğimiz şeyi hissettik ve orada bir gece geçirmeye karar verdik.
Girişinde sizi bir Kilise karşılıyor. Karadeniz sahili boyunca bir yarımadada bulunan tek Kilise olma özelliğini taşıyor Yason kilisesi.
Aynı zamanda Yason Burnunda güneşin doğuşunu ve batışını net bir şekilde izleyebiliyorsunuz.
Sıradaki rotamız Giresun. Giresun'da gezginin dostu gezgin bir arkadaşımız Kadir Daşbaşı bizi bekliyor. Giresun şehir merkezine ulaştığımızda Kadir dostumuzun bizi bulunduğumuz konumdan alması için bekliyorduk. Yanımıza tanımadığımız bir arkadaş yanaştı ve kendisinin de bisikletçi olduğunu, eğer konaklama konusunda ihtiyacınız varsa kendi evinde kalabileceğimizi söyledi. Teşekkür ederek arkadaşımızla buluşacağımızı söyledik. Düşünsenize nasıl bir bağ? Hiç tanımadığınız ve ilk kez karşılaştığınız birini evinize davet ediyorsunuz. Bu, insanların içinde bastırılmış olan duyguların dışavurumu bence. Şehir hayatında telaş içinde koştururken insancıl bazı duyguları es geçiyoruz, yaşayamıyoruz O arkadaşımız yolda olduğunu gördüğü iki bisikletçiyi evinde misafir etmeyi teklif ederek, şehir hayatında yaşayamadığı bir paylaşımı yaşayacaktı... Bunun gibi niceleri...
Kadir dostumuz geldi. Önce bir otelin terasında bulunan bir mekana gittik. Masadaki tüm arkadaşlar Gezginfestten dönmüş. Biraz muhabbet ettikten sonra Kadir'in evine geçtik. Şehir merkezine çok yakın olmasına rağmen Kadir dostumuz bir çiftlik kurmayı başarmış. Önce güzel bir duş aldık. Sonra bize bir odasını sundu. Yatağın baş yanında bir defter vardı. Kadir, o deftere içimizden gelen birşeyler yazmamızı rica etti. Biz de seve seve düşüncelerimizi yazdık. Defter daha önce misafir ettiği gezginlerin yazılarıyla doluydu. Biz de o defterde yerimizi almış olduk :) O kadar değerli şeyler yazılmış ki o deftere... Dostum Kadir, o defteri kitap olarak yayımlamalısın ;)
Çavuşlu'daki kampımıza Nurullah Özdemir dostumuz da uğradı. Motosikletinin arkasını pizzalarla, içeceklerle doldurmuş gelirken👌 Son birkaç gündür şehir merkezlerinde kaldığımız için ateş yakma fırsatı bulamıyorduk. Rüzgar'la Nurullah dev bir ateş yakarak adeta onun patlamasını yaşadılar :)
Giresun serüveni de böyle geçti. Ertesi gün Trabzon sınırlarını girdik.
Trabzon'un merkezi, 2000 li rakımlarda Köşk Yaylası, 2600 rakımda Derebaşı Virajları, Rize sahilleri bizi bekliyor...
Hoşçakalın
Samsun sınırlarına silah sesleri ile girdik. Sonra anladık ki Samsun'da insanlar silahı bir eğlence aracı olarak kullanıyor. Çok enteresan bir durum...
Kamp yapacağımız zaman eğer bilmediğimiz bir lokasyondaysak online haritalara bakarak karar veriyoruz. O gün de öyle yaptık. Samsun'da Kızılırmak Nehrinin denize döküldüğü noktada bir plaj ve deniz feneri görünüyordu. Kamp için oranın uygun olacağını düşündük. Ayrıca deniz fenerlerini severiz.
Bafra/Kızılırmak |
Güzel bir gece geçirdik. Ufak bir ateş yakarak yemeğimizi pişirdik. Ertesi sabah kahvaltı yaptıktan sonra plajın hemen yanındaki köyde duraklama yapmış eşyalarımızı organize ediyorduk. Bu esnada birisi yanımıza yanaştı. Alışıldık soruları sormaya başladı. Ben herbirini tek tek cevaplıyordum. Ardından kendisinin oradaki deniz fenerinin sorumlusu olduğunu söyleyince soru sorma sırasını ben devraldım. Çünkü deniz feneri görevlileri hep gizemli gelmiştir. Ayrıca o mesleği nasıl edindiklerini de hep merak etmişimdir. Fırsattan istifade bu konularla ilgili birkaç soru sordum.
Deniz feneri görevlileri kuşaktan kuşağa atanırlarmış. Bir nevi padişahlık sistemi gibi. Bu hoş muhabbetin ardından yolumuza devam ederken yine bir çeşmenin önünde durduk. Yaşlı bir teyze bize yanaşarak nereden geldiğimizi sordu. "İstanbul'dan" cevabımız üzerine "bu bisikletle mi?" diye şaşkınlık ifadesi gösterdi. Ardından; "Neyse oğlum, bu sene bunlarla gezin, seneye para biriktirip motor alırsınız" deyince tebessüm ederek "evet teyze" dedim :) Bazen muhabbetlerin uzamaması adına insanları anlamsızca onaylıyor, durumları olduğundan farklı yansıtıyoruz :) O an da onlardan biriydi.
Samsun merkezine vardığımızda hava kararmıştı. Sahil havası bize çok ferah geldi. İnsan kalabalığının olduğu güzel bir sahil hattında biraz mola verdik. O esnada hemen ocağımızı çıkarıp bir kahve keyfi yaptık. Aynı zamanda yakın zamanda aldığımız armonika ile birşeyler çalmaya çalışıyordum. Sanırım bu konuda gelişmeye ihtiyacım var :) Akdeniz sahillerine kadar armonikada kendimi geliştirip sokak müziği yaparak hem eğlenmeyi hem de para kazanmayı hayal ediyorduk ama armonikamız kırılarak bizi yarı yolda bıraktı 😊
Samsun'da Onur Çelik dostumuz bizimle birlikte tam 60 km pedal çevirerek rüzgarımızı kesti. 26 jant bir dağ bisikleti olmasına rağmen oldukça iyi giden Onur'la vedalaşıp Ordu sınırlarına girdik.
Veysel, Rüzgar, Onur |
Ünye sahili |
Ünye'nin harika bir sahili var. Sahilin kenarında ufak bir cafede oturup Samet'i bekledik. Yanımıza daha önce İstanbul'da da tanıştığımız dostları ile geldi. İlerleyen saatlerde hep birlikte yemek yedik, ardından bizi kamp yapabileceğimiz güzel bir yere getirdiler. Çadırı kurduktan sonra Samet'in arkadaşları semaver getirerek güzel bir çay demlediler. Ertesi sabah yine buluşarak hep birlikte kahvaltı yaptık.
Feneraltı/Ünye |
Yolculuğumuzun devamında Perşembe ilçesine bağlı Yason Burnuna gittik. Aslında geçerken uğrayıp, yarım saat vakit geçirip yola devam etmeyi düşünüyorduk. Ancak Cide sahillerinde, Hamsilos Koyunda hissettiğimiz şeyi hissettik ve orada bir gece geçirmeye karar verdik.
Yason Burnunda gün batımı |
Aynı zamanda Yason Burnunda güneşin doğuşunu ve batışını net bir şekilde izleyebiliyorsunuz.
Yason Kilisesi |
Çavuşlu'daki kampımıza Nurullah Özdemir dostumuz da uğradı. Motosikletinin arkasını pizzalarla, içeceklerle doldurmuş gelirken👌 Son birkaç gündür şehir merkezlerinde kaldığımız için ateş yakma fırsatı bulamıyorduk. Rüzgar'la Nurullah dev bir ateş yakarak adeta onun patlamasını yaşadılar :)
Giresun serüveni de böyle geçti. Ertesi gün Trabzon sınırlarını girdik.
Trabzon'un merkezi, 2000 li rakımlarda Köşk Yaylası, 2600 rakımda Derebaşı Virajları, Rize sahilleri bizi bekliyor...
Hoşçakalın
Yorumlar
Yorum Gönder
test